Annelik kimliği hamileliğin belli bir zamanında başlasa da bebeğin doğumundan sonra daha bütünsel olarak ortaya çıkar ve bebeğe verilen bakımla birlikte çoğalan emeklerle zamanla olgunlaşır. Hamilelik sırasında, beden, bebeğin büyümesi gelişmesi için zemin hazırlarken, zihin de nasıl bir anne olacağıyla ilgili uğraşını sürdürürken anneye eşlik eder. “Nasıl bir anne olacağım? Hayatımda neler değişecek? Evliliğim nasıl etkilenecek? Bebeğim sağlıklı olacak mı? Nasıl bir doğum yapacağım?” gibi pek çok soru hakkında Hisar İntercontinental Hospital Psikiyatri Bölümü Uzmanı Dr. Asya Armağan’dan bilgi aldık..
İçindekiler
Doğum kadın için rahatlama ve zafer duygusu barındırır
Bir bebeğin doğumunun, bir kadının hayatında merkezi bir olay olduğu, mucizevi olduğu kadar unutulmayacak duygular ve çıkarımlarla yüklü olduğu bilinen bir gerçektir. Bu dramatik olay, doğumun kendisi, anneliğe hazırlıktaki son adımlardan birisidir. Doğum deneyimi ne şekilde yaşanmış olursa olsun, anısı her zaman canlı kalacak ve doğum, annelik kimliğinin önemli bir parçası olacaktır. Birçok kadın için doğumun en yoğun ruhsal etkisi başarma hissi ve olaydan sonraki tamamlanma hissidir. Doğumla beraber gelen başarma hissi, özgüvene çok ihtiyacı olduğu bir anda, yeni doğum yapmış anneye çok iyi gelebilmektedir.
Sahiplenme duygusu zamanla gelişir
Doğum anında, yeni anne henüz bebeğine bağlanmış değildir. Anne için, tanıdık bir varlığın çekimi olsa da, bebek henüz bir yabancıdır. Bağlanma zamanla, bebekle kurulan ilişkiyle birlikte gelişmeye, güçlenmeye başlar. Annenin yeni doğan bebeğinin sesini duyması, ona ilk kez dokunması, bir an kendisine yönelen bakışlarını yakalaması, kucaklaması, emzirmesi, bebeğiyle güvenli bir bağlanma ilişkisi geliştirmesine yardımcı olur. Emzirme deneyimi, birçok kadın için bebeğin kendi bebeği olduğu ve kendisinin de anne olduğu gerçeğini algılamasını güçlendirir.
İlk zamanlar bebek için özenli bakım önemlidir
Yaşamın ilk yılında bebekler, tehlikelerden uzak ama aynı zamanda zengin, besleyici bir ortama ihtiyaç duyarlar. Bebeğin süt ve diğer besinler kadar, temiz havaya, gözü besleyen ışığa, kulağı besleyen sese, dokunma ve okşanmaya, hareket ettirilmeye, uygun sıcaklıkta tutulmaya, gürültüden korunmaya da ihtiyacı vardır. Bebek, bütün bu besinleri alıp, özümserken, fiziksel ve ruhsal yönden de gelişimini sürdürür.
Doğum sonrası anne etrafına karşı hassaslaşabilir
Bir kadının hayatında bebeğinin doğumundan sonraki saatler ve günlerde olduğu kadar hassas ve kırılgan olduğu çok az zaman vardır. İlk zamanlarda yeni annelerde, söylenen sözlerdeki her nüans, onun ve bebeğin etrafında yapılan her şeyi ve en sıradan sözleri bile içine alan, yapıcı bir hassaslık pozisyonu hakimdir. Bebeğin gerçek anlamda hayatta kalmasını sağlamanın yanı sıra, onun büyümesi ve gelişmesine yardımcı olmak gibi ciddi bir sorumluluk taşıyan anneyi düşündüğümüzde bu duyarlılığı daha iyi anlayabilir ve olağan karşılanabilinir.
Ani değişen hormonlar annede aşırı kaygı ve endişe yaratabilir
Doğum sonrası hüzün (Annelik Hüznü), doğum yapmış annelerin %50- %70’inde görülen ve doğum sonrası gözlenen ruhsal sorunlar arasında en hafif olanıdır. Üzüntü ve endişe hali, kolay ve sık ağlama, duygu durum değişiklikleri gözlenebilir. Ayrıca huzursuzluk, sıkıntı hissi, baş ağrısı, uyku düzensizlikleri de tabloya eşlik edebilir. Bu durum genellikle doğumdan sonraki ilk hafta içinde başlayarak en fazla on gün sürer ve belirtiler kendiliğinden kaybolur. Doğumla birlikte ani gelişen hormonal değişiklikler, doğum süreciyle ve bebeğiyle ilgili annenin yaşadığı kaygılar ve zihinsel meşguliyet hali sebepler arasında sayılabilir. Böyle bir problemin varlığının bilinmesi, ortaya çıktığında gerekli desteğin verilmesi ve izlenmesi önemlidir. Eşin ve diğer aile üyelerinin anneye sunduğu yapıcı ve sosyal destek iyileşmeyi hızlandırır.
Anne duygu ve davranışlarında denge sorunu yaşayabilir
Doğum sonrası depresyon olarak anılan ve % 5 – %20 oranında rastlanan daha şiddetli bir depresyon tablosu gelişebilir. Doğum sonrası depresyon genellikle 2. ile 8.haftalar arasında başlar ve en çok bir yıl kadar sürer. Doğum sonrası depresyonun belirtileri arasında uyku ve iştah düzensizlikleri, sık sık ağlama, değersizlik duygusu, umutsuzluk, huzursuzluk, bebeğe ve yakın çevreye yönelik öfke ya da düşmanca duyguların varlığı, kendine bakım ve bebeğe bakımda azalma ve suçluluk duyguları olarak sıralanabilir. Başlıca psikososyal risk faktörleri arasında, önceki gebelikte geçirilmiş depresyon, ailede depresyon öyküsü, erken yaşta anne olma, ekonomik sıkıntılar, sosyal desteğin yetersiz olması, evlilik sorunları, beklenmedik yaşamsal olaylar (ölüm, ayrılık gibi), planlanmamış gebelikler sayılabilmektedir. Yakın çevrenin annenin duygu durumunu takip etmesi, olumsuz duygularını ifade etmesine yardımcı olması, onu cesaretlendirmesi yararlı olacaktır. Psikiyatrik yardımla birlikte, annelere eşlerinin ve ailelerinin anlayışlı ve destekleyici yaklaşımı hastalığın tedavisinde önem taşımaktadır.
Doğum sonrası eşler birbirine destek olmalıdır
Annelerin doğumdan hemen sonra ihtiyaç duydukları psikolojik ve pratik destek önemsenmelidir. Anneler, annelik kimliklerini oluşturabilmek, bebeklerine bakım sunabilmek için onaylanmaya, cesaretlendirilmeye, tanıklığa ve desteğe ihtiyaç duyarlar. Anne kendini güvende hissedebileceği, ebeveynlik kapasitelerini keşfedebileceği onaylayıcı bir çevreye ihtiyaç duyar. Doğumdan sonra anneler her ne kadar kadınlara, annelere yönelse de, eşlerin birbirine desteği kuşkusuz çok değerlidir. Eşin sürece dahil edilmesiyle anne, kendisi bebeğine bakmayı öğrenirken eşinin kendisini destekleyeceğine dair inancı ve güvenini pekiştirir. Eşler, bebekleriyle ilişki içinde anne baba olmayı öğrenirler.
Hiç yorum yapılmamış.